Semavi Sureler 42

Semavi Sureler 42

Meryem Suresi

Bugün Meryem suresini ve surede yer alan Hz. Yahya ve Hz. İsa’nın doğumunu ele alacağız. Meryem, Hz. İsa’nın annesinin adı ve aynı zamanda Kur'an'ı Kerim’in 19. suresinin adıdır.

Mekki surelerden olan Meryem suresinin 98 ayeti vardır. Meryem suresinde ilahi müjdeler ve nasilahtler ibret verici öyküler kalıbında beyan ediliyor. Surede bazı ayetler Zekeriya, Yahya, Merlem, Hz. İsa ve tevhid kahramanı Hz. İbrahim ve diğer bazı ilahi peygamberlerin öykülerini anlatıyor.

Bu öykülerin her biri değerli noktaları içeriyor. Ayetlerin devamında ise kıyamet, suçluların ve kötülerin kaderi, muttaki insanların mükâfatı, Allah’ın evladının olmadığı ve diğer bazı konular ele alınıyor. Meryem suresinin ilk ayetleri büyük ilahi peygamber Hz. Zekeriya’nın macerasını anlatıyor: Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd. (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır.

Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti. Hz. Zekeriya yaşlanmıştı ve o yaşına kadar evlat sahibi olmamaktan üzgündü. Zekeriya Allah katına döndü ve kimsenin duymayacağı halvetinde hak Teâlâ’dan niyazda bulundu: Benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım.

Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver. Ki o bana vâris olsun; Ya'kub hanedanına da vâris olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl! Allah şöyle buyurdu: Ey Zekeriya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya'dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık.

Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir? Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu. Ayetler daha sonra Hz. Yahya’nın nübüvvetini anlatıyor. Hz. Yahya da büyük ilahi peygamberlerden biridir. Hz. Yahya’nın bir özelliği, ta çocukluk çağından nübüvvet mertebesine ermesidir.

Allah Teâlâ Yahya’ya ta küçük yaşta büyük akıl ve zekâ sundu. Onu büyük bir peygamber olmaya layık hale getirdi. Kur'an'ı Kerim Hz. Yahya’nın macerasından sonra sözü Hz. İsa’nın doğumuna ve annesi Hz. Meryem’in öyküsüne getiriyor. Bu ayetlerle sözü edilen iki macera arasında yakın bağlar göze çarpıyor. Yahya yaşlı bir baba ve kısır bir anneden doğdu ve İsa da kocasız bir anadan dünyaya geldi.

Yahya çocuk yaşta peygamber seçildi ve İsa da daha beşikteyken kitaptan ve nübüvvetten söz etti ve her ikisi yüce Allah’ın sonsuz gücünün işaret ve ayetleriydi. İmran’ın kızı ve İsa’nın annesi Hz. Meryem takvalı, pak ve seçkin bir kadındı. Kur'an'ı Kerim tabiriyle yüce Allah onu seçti, münezzeh etti ve dünya kadınlarının efendisi yaptı.

Hz. Meryem’in öyküsü bu surede gayet güzel ve etkileyici bir şekilde beyan edilmiştir. Bu sure gerçekte kadının faziletini, değerini, paklığın ve kıymetini beyan ediyor, nitekim bu kadın insani kemalin en üst derecelerine ermeyi ve ilahi hitabın muhatabı olmayı başardı. Meryem suresinde 20 ayet boyunca bu pak kadının öyküsü şöyle anlatılıyor: (Resûlüm! ) Kitap'ta Meryem'i de an.

Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü. Hz. Meryem tenha bir yeri seçerek her türlü kaygıdan uzak bir şekilde Allah’a ibadet etmeye başladı. Ancak halk arasında takvası ve paklığı ile ün yapan Hz. Meryem halvetinde yabancı bir erkeği görünce çok korktu ve hemen şöyle dedi: Senden, çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma). Ancak bu şaşkınlık pek fazla sürmedi, çünkü bir insan kılığında Hz. Meryem’in karşısına çıkan kimse vahiy meleği Hz. Cebrail idi.

Hz. Cebrail konuşmaya başladı ve görevini şöyle anlattı: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır.

Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi. Ve böylelikle Hz. Meryem gebe kaldı. Bu durum yüzünden Hz. Meryem Beytulmukaddes’ten uzak bir yere gitti. Gebelik dönemi sona erdi ve Hz. Meryem’in çalkantılı yaşamı başladı. Doğum sancıları başlamıştı ve istisna bir vaziyetle karşı karşıya kalan Hz. Meryem halkın gözünden uzak kalmak ve insanlardan uzak bir yerde bebeğini doğurmak üzere çölün yolunu tuttu. Kur'an'ı Kerim macerayı şöyle anlatıyor: Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. "Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!"

Hz. Meryem bu zorlu durumlar karşı karşıya kaldığı bir sırada birden bir ses duydu: Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir." "Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün." "Ye, iç.

Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım." Kur'an'ı Kerim öyküye şöyle devam ediyor: Nihayet onu (kucağında) taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın! Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.

Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. "Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?" Tam o sırada beşikteki Hz. İsa konuşmaya başladı ve şöyle anlattı: "Ben, Allah'ın kuluyum. O, bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber yaptı." "Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti." "Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı." "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır." Kur'an'ı Kerim Hz. İsa’nın doğum macerasını anlattıktan sonra da o hazretle ilgili hurafelere ve şirk dolu sözlere açıklık getiriyor: İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur. Allah’ın bir evlât edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur. Ayetler Allah Teâlâ’nın evlat sahibi olması esas itibarıyla şanına yakışmadığını beyan ediyor.

Çünkü evlat istemek insanların ruhi ve duygusal ihtiyaçları yüzündendir ve bunun için de cisim sahibi olmak ve kısıtlamalarına bağlı olmak gerekir, oysa Allah tüm bunlardan münezzehtir ve mutlak kadirdir. Allah Teâlâ irade buyursa bu alem gibi binlercesini anında yaratır ve evlada ihtiyacı yoktur. Allah’ı insan gibi evlada muhtaç sanmak tevhidden sapmaktır. Meryem suresinin bir sonraki ayetinde Hz. İsa insanların dikkatini Allah’ın yegâne oluşuna çekerek şöyle diyor: Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur. Ve böylece Hz. İsa yaşamının ilk anından itibaren her türlü şirkle ve Allah’tan başka ilahlara tapmakla mücadele etmiş ve tevhide vurgu yapmıştır. Bu yüzden günümüzde Hristiyanların inandığı teslis inancı kesinlikle Hz. İsa’dan sonra ortaya çıkan bidattir ve esasen o hazretin tevhid inancına aykırı sayılır.