Peygamber efendimiz (s.a.a)"Allah Kur’an girmiş o kalbe azap etmez"
Neden Kur’an Ezberleyelim 3
Kur’an ezberinin ayet ve rivayetteki yeri ve önemi
Değerli okurlarımız merhabalar.
Makalemizin ilk sayısında Kur’an ezberinin önemi ve yeri hakkında kaynaklara ve ezberin tarihçesine deyindik. İkinci sayısında Konuyla alakalı ayetleri ve müfessirlerin beyanatlarını ele aldık. Bu sayıda ise muteber Şii kaynaklarından ezber ve Kur’an hafızı hakkındaki hadis ve rivayetleri ele alacağız.
Şunu da belirtelim ki muteber Şii hadis kaynakların genelinde Kur’an ezberine dair özel fasıl ve bölüm ayrılmıştır fakat tüm bu hadislerin beyanı kendi başına bir kitap olur bundan dolayı biz sadece bazı kaynak ve rivayetlere kısa ve öz değineceğiz.
1- Usul-u Kafi: bu eser en eski ve muteber Şii kaynaklarındandır. İmam Mehdi (af)’in Ğıybet-i Suğra döneminde İmamın has temsilcileri ile irtibat içinde merhum Şeyh Kuleyni tarafından Kaleme alınmıştır.
Bu kitabın bölümlerinden biri de << Kur’an’ın fazileti >> bölümüdür. Bu bölümde Kur’an’ın fazileti ve Kur’an ehli hakkındaki rivayetleri ele almıştır.
O rivayetlerden bazıları şöyledir:
Bu rivayette aranacak sözcük Kur’an Hamilleridir ve Ehli-Beyit as tarafından da kullanılmıştır.
İmam Bâkır as şöyle buyuruyor: Kur’an karileri üç gruptur: birincisi Kur’an okur ve onu kendine kazanç kaynağı haline getirir ve karşılığını da hükümet ehlinden alır ve halka karşı kibirli olur. İkincisi (rivayetin konusu) Kur’an’ı ezberlerler ancak onun hududunu zayi ederler. Ve bu grubu Allah Kitap yüklü merkeplere benzetmektedir. Üçüncü grup ise Kur’an’ı okurlar, onu acıyan kalplerine merhem yaparlar, onunla geceyi sabahlar ve gününü de susuzlukla geçirirler, namaz için kalkar onun için yataklarından kendilerinin uzak tutarlar.
İşte bu grubun hatırına Allah-u Teala belayı geri çevirir ve bunların bereketine gökten rahmet yağmurunu yağdırır. Allah’a ant olsun ki bu kişiler Kur’an karileri arasında nadir bulunan kızıl kibritler gibidir. (Usul-u Kafi, C,2 S,627)
Dikkat ettiğiniz gibi İmam burada Kur’an ayetlerini ezberleyenleri Kur’an’ın hamilleri ve taşıyanların zümresinden hesap etmektedir. Burada hamil kelimesinde ezber yapanları kast ettiği anlaşılmaktadır. Aynı kaynakta bir diğer hadiste de bu hamillerin faziletleri hakkında İmam Sadık (as) şöyle buyurmaktadır:
Ezberlediği ayetlere amel eden Kur’an hafızları Allah yolunda yolculuk yapan aziz ve iyilerin yanında olacaktır.
Usul-u Kafide geçen bir diğer bölüm Kur’an ayetlerini ezberleyip sonradan unutanlar içindir. Ebi Basir İmam Sadık (as) dan şöyle rivayet etmektedir: buyurdular: kim bir sure ezberler ve daha sonra unutursa O sure Cennet’te karşısına çok güzel bir şekilde çıkacaktır ve o kişi şöyle diyecektir: sen ne kadar güzelsin keşke benim olsan. O sure de sen beni tanımıyor musun ben falan sureyim ve eğer sen beni hatırlasaydın seni bu dereceye nail edecektim der. (Usul-u Kâfi, C,2, S,608)
Soru: Şeyh Saduk’un Emali adllı eserinde geçen “Kur’an ayetlerini ezberleyip sonradan unutanlar büyük günah işlemiştir hadisini ve Taha suresi 126’da ki “(Allah,) "İşte böyledir. Bizim ayetlerimiz sana geldi, ancak sen onları unuttun. Bugün de sen unutulacaksın." ayetini göz önünde bulundurarak ezber ayetleri unutmanın fıkıh açısından haram hükmünde midir?
Cevap:
-Hazreti Ayetullah El-Uzma Eraki (Rahmetullah Aleyh) buyurdular: haram söz konusu unutmaya dair ise haram hükmü bu hadisten ispatlanmaz.
-Bu rivayetten mekruh olduğu anlaşılmaktadır. Kur’an ezberi müstehap tır ve onu korumak, unutmamak ve tekrar etmek de müstehaptır.
-İmam Sadık (as) dan şöyle nakledilmiştir: Ravi (rivayet eden) şöyle diyor: İmama Kur’an’ı ezberleyip sonradan unutan bir şahıs hakkında bunun günah olup olmadığını üç kez sordum? İmam “Hayır” buyurdular. (Usul-u Kafi C,6, S,412)
-Ayrıca hadis de kişinin cennete gideceğini ve surenin kendisine selam vereceğini yazmaktadır ki bu da haram ile uyuşmamaktadır.
-Hadiste aynı zamanda kasıt söz konusuz beyan edilmiştir. Yani herhangi bir itina göstermemiş, hafife almış ve hatırında tutmak için bir çaba sarf etmemişse burada ilahi bir gazaba uğraması doğaldır. Ancak normal insanlar gibi ve herhangi bir kasıt yok ise ve unutkanlık sadece gafletten kaynaklanıyorsa bir rahmetten mahrum kalmış olur.(Nefehaturrahman, C,1, S,38)
-Müfessirlerin geneli Taha suresi 126’da“(Allah,) "İşte böyledir. Bizim ayetlerimiz sana geldi, ancak sen onları unuttun. Bugün de sen unutulacaksın." Ayetindeki sen unuttun amel manasındadır. Soru şu ki amelsiz alimi kınayan ve ayıplayan bu hadis toplumda ve camiada daha sonra unutulacak bir ilmin öğrenilmemesine sebep olur mu?
-Bazı din büyükleri ezberin unutulmasının caiz olmadığı söz konusunun Kur’an’la iç içe olmanın ve devamlılığın tazmini olduğunu beyan etmişlerdir.
Ezberin unutulmaması açısından en önemli şey onun tekrarıdır. Acaba bir Müslümanın bundan başka vazifesi ne olabilir ki? Ehlibeyt İmamlarımızın ve din büyüklerimizin yaptıkları bundan başka bir şey mi? Daha sonra unutulabilir düşüncesi ile başkalarını bu feyzden mahrum kılmak doğrumu?
İslam inkılabının rehberi Ayetullah Hamenei buyuruyor: ezberin bekası tekrarlamakladır ve insan tekrarladıkça tilavet inayetine ulaşır. O an bir İslami konu olduğunda konuya dair ne kadar ayeti ezber bildiğinizi görürsünüz ve bu ne kadar çok iyi.
Yukarıdaki rivayetin daha aydınlanması için şu rivayeti de zikretmekte yarar var. Ebuzer Ğaffari Resulullah’ın yanına geldi ve şöyle dedi: Ey Resulullah! Ben Kur’an’ı öğrenip ona amel etmemekten korkuyorum; Hz. Peygamber (s.a.a) cevap olarak şöyle buyurdu: Allah Kur’an girmiş o kalbe azap etmez. (Tabakat-ul Fukaha C,1, S,533)
Resulullah efendimiz buyurdular: …Herkim Kur’an’ı ezberden okur ama Allah’ın onu bağışlamayacağını zannederse o kişi Allah’ın ayetini alaya almışlardan olur. (Müstedrek-ul Vesail, C,4, S,269)
Bazılarında bir hükme amel etmemek için onu öğrenmemenin yolunu tuttukları görülmüştür. Soru şu ki farzları yerine getirme ve haramlardan uzak kalma doğrultusunda o amelin hükmünü öğrenmemek kendinden o hükmü düşürür mü? Yani haram ve helal noktasında bilgi edinmemeyi tercih etmek o amelin hükmünü kaldırır mı?
Yoksa bu yolu seçmekle iki ayrı cezaya mı müstahak olur. Çünkü ahkamı öğrenmek te her Müslümana farzdır ki bu o farzı da yerine getirmemiş olur.
Allah, kulundan kulluktan ve ilahi ahkama amel etmesinden başka ne bekler?
Acaba Kur’an ve hadis öğrenimine gayretsiz olma bizleri doğru yola ve saadete erdirir mi?
Usul-u Kafinin “Kur’an ezberinde dua” unvanı altında Masum imamlarımızdan ezbere dair duaların bulunması İmamlarımızın nezdinde Kur’an ezberinin yerinin ne derece önemli olduğunu gösterir.
Aban bin Tuğleb imam Sadık (a.s) dan şöyle rivayet etmekte: İmam buyurdu ki: şöyle söyle, Ey Rabbim! Muhammed (s.a.a) ve Âline salavat gönder ve Kur’an ezberlemeyi ve diğer ilimleri bana nasip et ve onları kalbim, gözüm ve kulağım karar kıl, etimle, kanımla, kemiğimle ve beynimle karıştır, Rahmetin ve Kudretinle benim gecemi ve gündüzümü onlarla meşgul et. Yalnız sen her şeye Kâdirsin ve Rahimsin. (El-Kâfi, C,2, S,576)
2-Vesail-uş Şia: Bu kitap Hürr-ü Âmili tarafından yakın tarihimizde Peygamber efendimiz ve Ehlibeytinden nakledilmiş birçok hadislerin bir arada toplandığı en iyi kaynaklardandır. Farklı bölümlerden oluşan bu kitapta Kur’an ezberlemenin Müstehapları ve hafızların vazifesi ve yeri başlığı altında bulunan birkaç hadisi ele alacağız.
Peygamber efendimiz buyurdular: halkın en iyileri ister aşikâr ister gizli huşu ve tevazu içinde Kur’an hamillerinizdir ve en layık olanınız da gizli ve açık namaz kılıp oruç tutan Kur’an hamilleridir. Ve sonra yüksek sesle buyurdu: Ey Kur’an hamilleri! Kur’an vasıtasıyla mütevazi olun, ta ki Allah sizin derecenizi artırsın, mağrurlanmayın ta ki sizleri dillendirsin. Ey Kur’an hamilleri! Kendinizi Kur’an’la süsleyin ta ki Allah sizi güzelleştirsin ve halk gözünde çirkin kılmasın. Her kim Kur’an’ı hatim ederse herhangi bir vahiy almaksızın nübüvveti kalbine koymuş gibi olur. Kur’an’ı sinelerinde taşıyanlar cahile cahillikle karşılık vermez, sinirlenene karşı sinirlenmez ve kızana kızmaz. Sinesinde taşıdığı Yüce Kur’an’ın hürmetine Sabırlı, Affeden ve bağışlayan bir kimse olur.
Kur’an hafızlarının Allah nezdinde ki yeri çok özeldir. Kendisine bahşedilen bu nimet o kadar değerli ve paha biçilmezdir ki bu sebepten dolayı birtakım vazifeleri de kendinde getirir. Bu nimetler karşısında şükrünü yerine getirmek isterse birtakım vazifeleri yerine getirmek zorundadır.
Kur’an hafızlarının dikkat etmesi gereken en önemli husus, Allah vermiş olduğu bu başarıyla hücceti tamamlamış olduğudur. Ve artık bundan sonraki aşamada taşıdığı bu yüce kitaba olması gereken değeri vermek ve ona en güzel şekilde amel etmektir.
Hafızların vazifeleri hakkında değerli din önderlerimizden başka rivayetler de bulunmaktadır.
3-Müstedrek-ul Vesail: bu kitap ’da 23 bin rivayetten fazla hadisi ki -Vesail-uş Şia kitabında geçmemektedir- Muhaddis-i Nuri tarafından zahmetle toplanmış ve kaleme alınmıştır. Muhaddis-i Nuri bu kaynakla Ehlibeyt (a.s) dan nakledilen rivayetleri koruma altına alarak büyük bir hizmeti İslam ümmetine sunmuştur.
Kur’an ezberi hakkında bu kitapta geçen birkaç hadisi de nakletmekte yarar vardır.
Peygamber efendimiz buyurdular: Kur’an’ı okuyunuz ve onu ezberleyiniz zira Kur’an’ı kalbine yerleştiren kimseyi Allah azap etmeyecektir. (Müstedrek-ul Vesail, C,4 S,245)
Ve buyurdu: Herkim Kur’an’ı ezberler ve onu yad ederse ve onun helalini helal, haramını haram bilirse Allah onu cennet ehli kılacaktır ve kendi ailesinden cehennem ehli 10 kişiye şefaat hakkı verecektir. (Müstedrek-ul Vesail, C,4 S,245)
Peygamber efendimiz bir başka sözle şöyle buyurmuştur: Kur’an’ı öğrenin çünkü Kur’an hamilleri omuzunda misk dolu bir yük taşıyana benzer. Öyle ki onun ağzını açsa kokusu her tarafa yayılır bir şey eklese kokusu artar.
4-Bihar-ul Envar: Bu kitap Şia’nın en geniş kapsamlı hadis kitabıdır. Allame Meclisi bu eserde birçok hadis kitaplarını yaklaşık belli bir düzende tamamını toplamaya çalışmıştır.
Resulü Ekrem (s.a.a) buyurdu: cennetin dereceleri Kur’an ayetinin adedi kadardır. Kur’an sahibi cennete girdiğinde ona oku ve yüksel ki her ayetin belli derecesi vardır denecektir. Kur’an hafızının derecesinden üstünü yoktur. (Bihar-ul Envar, C,89 S22)
Bunun devamında diğer kaynaklardan nakledeceğimiz rivayetlerle devam edeceğiz.
Resulullah efendimiz buyurdular: ümmetimin en şereflisi Kur’an hamilleri ve geceyi uyanık sabahlayanlardır. (Meani-l Ehbar S,178)
Kur’an ezberleyenin elde ettiği ve herkes tarafından da hissedilir semeresi kendinde taşıdığı nurdur ki onunla daima üns bulur. Kur’an hafızı ezberlediği ayetlere birebir amel ettikçe ümmetin de en şereflisi olmaya hak kazanır.
İmam Sadık (a.s) buyurdular: Herkim Kur’an’ı zorluklarla ve zayıf hafızayla çok çabalayarak ezberlerse iki mükafat elde edecektir.
Bu rivayette çok çabalamaya vurgu yapmıştır ki imam burada başarının sırrını çok çabalamak olduğunu bize dile getirmektedir. Yani hafızası kuvvetli olmayanların da bu başarıyı elde etmelerini arz ediyor ve sevabının da diğerlerine nazaran iki misli olduğunu bizlere bildiriyor. Eğer burada sadece Kur’an’ı tilavet etmek anlamak ve daha çok faydalanmak için yeterli olsaydı tilaveti emretmesiyle yetinirdi. Ayrıca böylesine değerli paha biçilmez kelamın daha çok tesirli olması için ezbere teşvik etmesi de konunun önemini ve değerini beyan etmektedir.
Bazıları Kur’an ezberinin zorluklarından bahsederek, insan hayatını zora soktuğunu ve bunun ters etki yapabileceğini dile getiriyor. Buna cevap olarak diyebiliriz ki, insan hayatını zorlaştıran bir çok şey var okullarda okunan diğer ilimler, manevi açıdan kişiyi ilerletecek farklı işler, sporlar ve başarı elde etmek için zorlu çabalar ve hazırlık sınavları gibi çok çaba isteyen ve zorlukları beraberinde getiren bu şeyler insan hayatını zorlaştırmıyor mu? Ters etki yapma olasılığı yok mu?
Elbette insan ezberde de kendi gücünden fazlasını zorlamamalı ve ezber yaparken aşkla ve isteyerek yapmalıdır. Eğer Kur’an’ın tamamını ezberlemeye gücü yetmiyorsa yapabildiği kadarını veya konulu ezber yapmalıdır.
İmam Ali (a.s) buyurdu: herkim İslam’ı kabul eder ve Kur’an’ı ezberlerse İslam devleti hazinesinden (beyt-ul maldan) yıllık iki yüz dinar hak kazanır eğer ondan bu dünyada mahrum kalırsa ahirette tamamının karşılığını alacaktır ki orada ona daha çok ihtiyaç duyacaktır. (El-Ĥisal, C,2, S,602)
Resulullah efendimiz buyurdular: Kur’an hamilleri ilahi nurda yüzecekler ve Allah’ın has ve özel rahmetine şamil olacaklardır. Onlara düşmanlık eden Allaha düşmanlık etmiş olur ve onlara dostluk eden Allaha dost olur. (İmam Askeri tefsiri, S,13)
Birçok rivayet kitaplarında cuma gecesinde (perşembeyi cumaya bağlayan gece) kılınan müstehap namazlar arasından biri de hafızlık yapmak isteyenlerin hacetinin kabulü için kılınan namazdır. Din alimlerimiz ve ashabı ikram hacetimiz olduğunda onu Allahtan nasıl isteyeceğimizi bizlere öğretmişlerdir.
İbni Abbas Hz. Ali (a.s) dan rivayet eder: peygamber efendimiz şöyle buyurdu: sana onun vasıtasıyla Allahtan bir şey alacağın, ve kime öğretirsen faydalanabileceği bir dua ve söz öğreteyim mi? Arz ettim evet Ya Resulullah. Buyurdu: cuma gecesinin son çeyreğinde kalk ve ikişer rekatlı dört rekât namaz kıl. İlk rekatında Fatiha ve Yasin suresini ve ikinci rekatında Fatiha ve Secde suresini oku ve sonra ikinci namazın ilk rekatında Fatiha ve Duhan suresini, ikinci rekatında Fatiha ve Mülk süresini oku. Selam verip namazı bitirdikten sonra Allah’a Hamd ve Sena et ve bana en iyi şekilde salavat gönder ve ardından müminlerin bağışlanmasını dile ve sonra da şu duayı oku: Ey Rabbim! Yaşamım boyunca günahlarımın terki için bana lütfet, bana öğretmeyi nasip ettiğin gibi kitabını ezberlemeyi nasip et ve her günümü senin razı olduğun şekilde Kur’an’ı tilavet etmemi nasip et… ( Cimalul Usbuu S,121)
-peygamber efendimizin yaptığı dualardan biri de şudur: Ya Rabbi günahımın terki için bana lütfet, yaşamım boyunca beni senin razı olduğun şeylere müteveccih kıl. Ey Rabbim Kur’an’ı hıfzını kalbime lüzum kıl ve senin razı olacağın şekilde Kur’an’ı tilavet etmeyi nasip et… (Kurbul İsnat S,5) Bu dua Kur’an hafızlığı yapanlara din büyükleri tarafından yapılan önemli tavsiyelerdendir.
Resulullah efendimiz buyurdular: Ey Ebuzer! Bu kaç gruba saygılı olmayı ve onları aziz kılmayı Allah büyük kılmıştır. onlar Yaşlı Müslümanlar, Kur’an hamilleri ve adil önder ve rehberleri dir. (El-Emali Lil Tusi, S,536)
Resulü Ekrem (s.a.a) efendimiz bir başka hadiste şöyle buyuruyor: Kur’an ehli olanlar Allah ehlidirler ve onun has ve özel kulu olurlar. (Vesail-uş Şia, C,6, S,169)
-Peygamber efendimiz buyurdular: Allah gökten bir bela gönderdiğinde Kur’an hafızlarını, namaz vakitlerine dikkat edenleri ve camileri koruyup ayakta tutanları o beladan korur. (Mustedrek-ul Vesail, C,3, S,150)
Kur’an hafızı değerli bir cevheri taşıdıklarından Allah onları belalardan korur. Müstekbirler, zalimler ve çirkin yolda olanlar dini ve Kur’an’ı tahrif etmek için çaba sarf ederken onlar Kur’an’ın çizgisini topluma ve camiaya iletiyor ve Kur’an’ı koruyorlar.
Peygamber efendimiz buyurdular: Allah’ın nezdinde en azizi peygamberlerden sonra alimler ve ondan sonra da Kur’an hafızlarıdır. Onlar bu dünyadan Peygamberler gibi çıkarlar, Peygamberlerle mahşur olurlar, sırat köprüsünü beraber geçerler. Ne mutlu Kur’an hafızlarına ve ilim öğrenenlere ki böyle bir şerefe nail oldular ve Allah katında kerim kılındılar. (Cami-ul Eĥbar, S,41)
Kur’an hafızlarına Kur’an’a sarıldıkları ve ona amel ettikleri takdirde de peygamberlere verilen saadetin aynısı verilmiştir. Peygamber efendimiz buyurmuşlardır ki Kur’an’ı hatim edip sinesinde taşıyanlar vahiy siz nübüvveti sinesinde taşıyanlar gibidir. (Vesail-uş Şia, C,6, S,191)
Önemli alimlerimizde Merhum Ayetullah Behcet şöyle buyuruyorlar: Allah bilir hafızlığın böylesine değerli bir kaynaktan daha fazla faydalanmasında ne kadar rolü var. Öyle ki Allah Resulü onu nübüvveti taşıyanlara teşbih kılıyor bundan daha yüce mertebe mi var? Yani Kur’an onu enbiyadan sonra en yüce kemale erdiriyor. Bizler Kur’an’dan faydalanmamız gereken kadar faydalanmıyoruz.
-Peygamber efendimiz buyurmuşlar ki: hafızlık nimetini Allah kime vermiş ve o kimse başkalarına daha büyük nimetler verildiğin düşünür ve zan ederse şüphesiz kendi elindeki en büyük nimete hakaret ve nankörlük etmiş olur. Ve buyurdu: içinde Kur’an bulunmayan kişi harabe bir eve benzer. (Mizan-ul Hikme C,3, S,2522).
Ve buyurdu: kim Kur’an’ı ezberlerse Allah onu ömrünün sonuna kadar akıl nimetinden faydalanmasını sağlar. (Mizan-ul Hikme C,3, S,2523)
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: Kur’an nurdur. Ve o nurdan yoksun olan beden bereketsiz ve karanlıktadır. (Mizan-ul Hikme C,3, S,2523)
Kur’an ayetlerinin sürekli tekrarı hafızayı güçlendirir. Hafız olan kimsede ömrünün sonuna kadar sürekli tekrar içerdiği için güçlü hafızasını da korur bu aynı sürekli değişik alanlarda ilmi çalışmalar yapan insanlar gibidir kendi şuurunu korur ve unutkanlık belasına müptela olmazlar.
Hz. Ali (a.s) bir hadiste şöyle buyuruyor: üç şey hafızayı güçlendirir ve balgamı söker: Kur’an tilaveti, bal ve süt. (Vesail-uş Şia, C,25, S,25)
Peygamber efendimiz buyurdu: Kur’an hafızı İslam bayraktarıdır. Herkim onu aziz kılırsa Allah’ı aziz kılmış olur ve ona ihanet edene Allah’ın laneti üzerine olsun. (Mizan-ul Hikme C,3, S,2523)
Diğer muteber rivayet kitaplarında da Kur’an ezberi, yeri ve faydaları hakkındaki hadisler fazlasıyla bulunmaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken konu hafızlığın yanı sıra ezberlediği ayetlere amel etmesi gerekmesidir. Yani sadece ezber onu saadete götürmez. Ezber Kur’an’ı anlamanın ve ondan daha fazla faydalanmanın ilk adımı ve yoludur.
Aynı şekilde Kur’an da bize okumanın yanı sıra ayetler üzerinde düşünmemizi emretmektedir ki doğru yolu doğru şekilde bulabilelim ve saadete erelim. Bu noktada ilerlemede ezber ise hedefe varmada etkili olan en önemli adımdır ve bu etki inkâr edilmeyecek derecededir. Bundan dolayı peygamber efendimiz ve Ehlibeyt imamlarımız ezber hususunda durmuş ve Kur’an ezberini yaygınlaştırmaya çalışmıştır.
Peygamber efendimiz buyuruyorlar: kim Kur’an’ı öğrenir ancak ona amel etmez ve dünya sevgisini onun önünde tutarsa kendini Allah’ın gazabına uğrayacak olanlardan kılmıştır ve ahirette Yahudi ve Nasraniler ve Kur’an’ı göz ardı edenler ile beraber yargılayacak. Kur’an’ı öğrenip ona amel etmeyenler kıyamette kör olarak yargılanacak ve diyecek ki Ey Allah’ım beni neden kör yargıladın halbuki ben dünyada kör değildim? Allah buyuracak: evet, dünyada ayetim sana ulaştı ve sen onu öğrendin ancak sonradan onu unuttun ve şimdi de sen unutulanlardan oldun ve sonra emredecek ATEŞE atın. (Sevab-ul Ââmal, S,282)
Bu rivayetlerden elde edilen netice:
-Peygamber efendimiz ve Ehlibeyt İmamlarımız hadislerde Kur’an ezberine emretmişler. Bu buyurular mükellefin maslahatı açısındandır ve saadete götüren yol olduğundan üzerinde çok tekit edilmiştir. Bize de Peygamber efendimizin ve Ehlibeytinin emrinden itaat etmek düşer ta ki hedefimiz olan saadete varalım.
-Peygamber efendimiz ve Ehlibeyti tamamı Kur’an hafızıydılar ve kendi evlatlarına da ezberlemelerini emrediyorlardı. Bizde bu sünnete lebbeyk dememiz bağlılığımızın göstergesi olacaktır.
-Müessir olan en önemli şey de Peygamber efendimizin ve imamlarımızın kendileri ezber hakkında yaptıkları dualardır. Bu da çizilen bu yolun ne kadar pak olduğunu ve ezberin nedenli önemini bizlere beyan etmektedir.
-Ehlibeyt (a.s) kendi amelleriyle Müslümanları Kur’an ezberine davet etmekle kalmıyor hatta dünyada ve ahirette verilecek ücret ve mükafatlarla da karışılacakları zorluklara rağmen Müslümanları teşvik ediyor ve diğerlerini de hafızlara saygı ve hürmet göstermelerini dile getiriyordu.
-Kur’an’la üns olmak özü itibarıyla da bir yeri ve önemi vardır. En önemli örneği Masum İmamlarımızdır ki Kur’an tilavetine saatlerini ayırıyor olmasıdır.
İslam rehberi Ayetullah Hamenei buyuruyorlar ki: Kur’an tilavet dilmeyen bir gününüz dahi olmasın. Ehlibeyt (a.s) Ramazan aylarında üç günde bir veya yedi günde bir ve Ramazan ayının dışında da 15 günde bir Kur’an’ı hatim ediyorlardı. Elbette bunun bir felsefesi ve faydası var ki bu kadar üzerinde durulmuştur.
Eğer sırf ayetler üzerinde düşünmek ve anlamlarında hassasiyet göstermek yeterli olsaydı İmamlarımız ve onların âlim naipleri ki herkesten daha çok hassasiyet göstermekteydiler tilavete de onca vakit ayırmazdılar.
Kur’an ezberi ömrümüzün her anında, her yerde ve her zaman evde, yolda ve fırsat bulduğumuz her konumda bize onu okuma imkanını sunmaktadır ve bu ilahi kelamın nuru tüm vücudumuzu kaplayacak ve birtakım çirkin amelden ve günahlardan alı koyacaktır.
Ehlibeytten rivayet edilmiştir ki mümin bir genç Kur’an tilavet ederse Kur’an onun etine ve derisine karışır. Bu durumda Kur’an hafızları sizce nasıl olacaktır? Öyle ki her yerde sürekli Kur’an tilavetiyle meşgul olurlar ve o nuru kendileriyle taşırlar. Bunu tasavvur etmek dahi mümkün değil.
İmam Sadık (a.s) buyuruyorlar: halktan bir kısmı falanca kişi Kur’an karisidir desinler diye Kur’an tilavet eder, bir kısım dünya malı toplamak için tilavet eder ve bir kısım da onu gece ve gündüz namazlarında okuyabilmek ve namazlarının sevabını artırmak için tilavet eder. (El-kafi C,2 S,607)
Rivayetlerden elde ettiğimiz neticelerde şunu anlıyoruz ki Peygamber efendimiz ve Ehlibeyt (a.s.s) Kur’an ezberini emrederek üst düzey Kemal’e sahip bir toplum düzeni oluşturmaya çalışmışlar. Bunu da rivayetlerde görüldüğü gibi kâh dünyevi mükafatlardan bahsederek, devlet hazinesinden pay vererek ve toplumdaki yerini belirterek yapmış, kâh uhrevi mükafatlarından, Allah’ın nezdindeki yerinden, cennetteki derecelerinden ve daha nice manevi uhrevi mükafatlardan bahsederek teşvikte bulunmuş hafızlığı yaygınlaştırmaya çalışmıştır.
Bunun yanı sıra ezber yapmaya çalışanın muvaffak olması için de namaz eşliğinde dualar öğretmiş, onlara özel bir konum belirlemiş ve beraberinde de birtakım ferdi ve toplumsal vazifeler tayin etmiştir. Maddi ve manevi imtiyazlar vererek her türlü belalardan korunduğunu, akıl nimetinde en güzel şekilde yararlanabildiklerini ve birtakım şefaat edebilme özelliklerinin bulunduklarını müjdelemiş unutmamaları için de bazı cezalardan bahsetmiştir.
İnşaallah bir sonraki sayımızda da büyük âlimlerimizin ve Kur’an ezberi hakkındaki görüşlerini dile getireceğiz.
Yazan: Seyyid Mustafa Hüseyni
Tercüme: Kur’an Nesli Der.