Hz. Yusuf (a.s)

Hz. Yusuf (a.s)

Youtube Kanalımıza Gitmek İçin Tıklayın

Hz Yusuf (a.s) (1-2-3)

 Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Allah’ın peygamberi Yakup Ken’an diyarında yaşıyordu. İlk zamanlar o, çok fakir bir çiftçi idi. Fakat çok çalıştığı için giderek zenginleşti. Geniş arazi ve çok sayıda hayvana sahip oldu. Yakup’un on iki oğlu vardı. Onların en küçüğü Yusuf ve Bünyamin idi. Bu iki kardeş Yakup’un çok şefkatli ve fedakâr eşi Rahil’den dünyaya gelmişti. Yakup, oğullarının hepsini seviyordu. Ancak Yusuf’a daha fazla ilgi gösteriyordu. Çünkü Yusuf; annesi Rahil’e çok benziyordu. Rahil, ikinci oğlu Bünyamin’i dünyaya getirdiğinde vefat etmişti. Onun ölümüne Yakup çok üzülmüştü. Yusuf’la Bünyamin de küçük yaşta annelerini kaybetmenin acısını yaşıyorlardı. Bu yüzden Yakup, o iki kardeşe daha fazla ilgi gösteriyordu.

Yusuf, büyüdükçe annesine daha çok benziyordu. Yakup, onu gördüğünde fedakâr eşi Rahil’i hatırlıyordu. Bu yüzden günden güne Yusuf’a olan sevgisi daha da artıyordu. Yusuf, çok sevimli bir çocuktu. Çok yakışıklı ve aynı zamanda kalbi sevgi doluydu. Ancak Yusuf’un üvey kardeşleri, onu çok kıskanıyorlardı. Babalarının ona gösterdiği ilgiden rahatsızlık duyuyorlardı.

(4-5) Bir gece Yusuf, acayip bir rüya gördü. Sabah olunca koşarak babasının yanına geldi ve dedi ki: ‘Ben rüyamda Ay, Güneş ve on bir yıldızın bana secde ettiklerini gördüm.’

Rüyaların tabirini bilen Yakup, bunları duyunca Yusuf’u bağrına bastı ve dedi ki: ‘Oğlum! Bu rüya, gelecekte senin çok güçlü olacağını ve herkesin sana saygı göstereceğinin habercisidir. On bir yıldız kardeşlerindir. Ay ve Güneş ise ben ve annen Rahil’dir. Yüce Allah sana peygamberlik verecektir. Senin çok parlak bir geleceğin var. Ancak sakın bu rüyayı kardeşlerine anlatma. Çünkü kardeşlerin kıskançtırlar ve sana bir zarar verebilirler.’

 Bu rüya, Yakup’un Yusuf’a beslediği sevgiyi daha da artırdı. Yusuf’u önceleri kıskanan üvey kardeşlerinin kıskançlığı ise artık düşmanlığa dönüşmüştü. Artık Yusuf’u görmeye bile tahammülleri kalmamıştı.

Onlar kendi aralarında konuştular ve babalarının kendilerine az ilgi göstermesinin tek sebebinin Yusuf olduğu sonucuna vardılar. Hep birlikte Yusuf’u babalarından ayırmaya karar verdiler. Ama nasıl? Onu ya öldüreceklerdi veya uzak bir yere götürüp bırakacaklar, böylece açlık ve susuzluktan ölecekti.

Rubin adındaki kardeş farklı bir görüş belirtti ve dedi ki: Benim güzel bir fikrim var.  Yusuf’u babasından ayırmak istiyorsanız onu sahraya götürmeli ve kervanların yolu üzerindeki bir kuyuya atmalısınız. Oradan geçen kervanlardan biri Yusuf’u bulacak ve yanına alıp götürecektir.’

2

Aralarında geçen uzun uzadıya planların ardından Rubin’in görüşü kabul edildi ve bir an önce bu planı gerçekleştirmeye karar verdiler.

 O akşam sahradan döndüklerinde direkt babalarının yanına gittiler ve dediler ki: ‘Baba! Uzun süredir kardeşimiz Yusuf kıra çıkmamış ve eğlenmemiştir. İzin verirseniz yarın o da bizimle birlikte sahraya gelsin ve iyice eğlensin.’

Yakup oğullarına dedi ki: ‘Aziz evlatlarım! Yusuf’tan ayrı kalmak benim için çok zordur. Ayrıca o henüz küçüktür. Sonra onu iyi koruyamamanızdan ve sahradaki vahşi hayvanların ona zarar vermesinden korkuyorum.’

Babalarının bu cevabı onların kıskançlığını daha da artırmış ve çok sinirlenmişlerdi. Ancak bunu belli ettirmemeye çalıştılar ve dediler ki: ‘Baba! Bizler gördüğün gibi büyümüşüz ve güçlüyüz. Hiç kardeşimize bir zarar gelmesine izin verir miyiz?! Onu çok iyi koruyacağımıza dair sana söz veriyoruz. Sen hiç endişelenme, gönlün rahat olsun.’

Kardeşler o kadar ısrar ettiler ki sonunda Yakup onların isteğini kabul etti. Onlar da planlarının ilk aşamasını gerçekleştirdikleri için çok sevindiler.

     Sabah olunca kardeşleri Yusuf’un yanına geldiler.Onu okşayarak ve severek yanlarına aldılar.
    Böylece babalarına,Yusuf’u koruyacaklarını ve onu sevdiklerini göstermeye çalıştılar.
    Babaları ile vedalaşıp evden ayrıldılar.Ancak bu göstermelik sevgi çok çabuk sona ermişti.
 

Evden iyice uzaklaşıp artık babalarının gözünden kaybolduklarında Yusuf’a eziyet etmeye başladılar. Kardeşinden yediği dayak karşısında Yusuf hangi kardeşine sığındıysa o da kendisine eziyet etti ve dayak attı. Onunla alay ederek ve dayak atarak daha önce kararlaştıkları kuyunun başına geldiler. Zorla üzerindeki gömleği çıkardılar ve onu kuyuya attılar. Kuyu çok derin olmasına rağmen Yüce Allah’ın lütfü ile Yusuf’a bir şey olmadı. Kötü kalpli kardeşler uzak bir yere çekilip beklemeye başladılar. Uzaktan bir kervanın geldiğini gördüler.

 Artık beklenti sona ermişti. Yorgun kervan suyun başında konakladı. İçlerinden biri su almak için kovasını kuyuya attı. Sonra da kovayı yukarı çekmeye başladı. Fakat kova çok ağırlaşmıştı. Çünkü akıllı Yusuf bu fırsatı değerlendirmiş ve kovadan tutunmuştu. Büyük bir zahmetle su kovasını kuyunun ağzına kadar çeken adam bir de ne görsün?! Çok güzel bir çocuk karşısına çıkmıştı. Arkadaşlarını çağırdı: ’Gelin de bakın! Ne bulduğumu görün, bu bir çocuk!’

3

Kervandakiler koşarak kuyunun başına geldiler. Yusuf’u görünce çok şaşırdılar.

Onlar, Yusuf’u Mısır’a götürüp köle olarak satmaya karar verdiler. Olanları uzaktan izleyen üvey kardeşler koşarak kervanın yanına geldiler ve onlara dediler ki:

    ‘Şu çocuk bizim kölemizdir. İyi çalışmadığı için onu cezalandırdık.  Ama isterseniz onu size satabiliriz.’

Kervandakiler Yusuf’u çok az bir para karşılığı satın almayı kabul ettiler. Bu kervan oracıkta azıcık dinlendikten sonra Mısır’a doğru yola devam ettiler. Yaptıklarına çok sevinmiş olan Yusuf’un kardeşleri de oynayıp eğlenmeye devam ettiler.

 Kervan iyice uzaklaşıp gözden kaybolduktan sonra Yusuf’un kardeşleri artık onun bir daha dönemeyeceğinden emin oldular. Hemen bir kuzuyu kestiler ve onun kanını Yusuf’un gömleğine sürdüler. Sonra da evlerinin yolunu tuttular. Hava kararmaya başlamıştı. Uzaktan evi gördüklerinde eve doğru koşmaya başladılar. Dört gözle oğullarını, özellikle de Yusuf’u bekleyen Yakup oğullarının koşarak ve telaşla kendisine doğru gelmelerini görünce, gözü Yusuf’u aradı. Ama aralarında Yusuf yoktu. Oğullarına doğru yönelen Yakup, ‘aziz evlatlarım! Kardeşiniz Yusuf nerede?’ dedi.

Yakup’tan bu soruyu duyduklarında ağlamaya başladılar. Onların gözyaşları göstermelikti. Dediler ki: ‘Biz birbirimizle yarışacaktık. Ama Yusuf küçük olduğu için onu eşyalarımızın yanında bıraktık. Sonra yarışmaya öyle bir daldık ki kardeşimizi unuttuk. Eşyalarımızın yanına döndüğümüzde anladık ki onu kurt yemiş.’ Onlar sözlerinin doğruluğunu kanıtlamak için kuzunun kanını sürdükleri Yusuf’un gömleğini Yakub’un önüne bıraktılar.

Basiretli baba, Yusuf’un kanlı ama sapasağlam gömleğini gördüğünde onların yalan söylediklerini anladı.

Çünkü Yusuf’u gerçekten kurt yemiş olsaydı gömleğinin bazı yerlerini parçalamış olmalıydı. Ama kanlı gömlekte tek bir çizik bile yoktu.

(16) Bu yüzden oğullarına dönerek dedi Ki: ‘Sizler yalan söylüyorsunuz. Yusuf’a karşı beslediğiniz kıskançlık ve kin, onu benden ayırmanıza yol açtı.’ Yakup çok endişelenmiş olmasına rağmen Allah’tan ümidini kesmedi ve O’ndan yardım diledi. Dedi ki: ‘Yusuf’tan ayrı kalmak benim için çok acı olsa bile onu bir gün göreceğimi ümit ediyorum.’

Yusuf’u satın alan kervan, Mısır’a vardıklarında onu Mısır Azizine sattılar. Yusuf Mısır Azizinin evinde son derece rahat bir hayata kavuştu. Ama o, hiçbir zaman Allah’ın emirlerine aykırı hareket etmedi. Yıllar sonra Yüce Allah ona peygamberlik verdi ve Mısır’ın yöneticilerinden biri oldu. İyice güçlenmiş ve zengin olan Yusuf babasını ve kardeşlerini unutmadı. Babasını yanına getirtti ve ömrünün sonuna kadar onunla çok iyi bir şekilde ilgilendi.