Kıskançlığın Neticesi

Kıskançlığın Neticesi

Beni Abbas halifelerinin dördüncüsü olan Musa Hadi’nin hükümeti zamanında, Bağdat’ta yaşayan zenginin fakir bir komşusu vardı; bu komşu onun servetini kıskanıyordu. Zengin olan komşusuna zarar vermek için ona nispet hiçbir iftirayı esirgemezdi. Ama her ne kadar çaba harcasa da iğrenç maksadına erişemiyordu. Gün geçtikçe kıskançlık ateşi körükleniyor ve kendisine ıstırap veriyordu.

Bütün çabalarından bir netice alamadığını görünce, çok tehlikeli bir planı uygulamaya karar verdi. Bundan dolayı küçük bir köle alarak onu eğitti; köle güçlü bir genç olunca bir gün ona şöyle dedi:

“Oğlum! Ben seni önemli bir iş için aldım ve o iş için bu kadar zahmetlere katlanıp seni muhabbet ve sevgiyle büyüttüm. Bakalım o işi uygulamada nasıl davranacaksın! Keşke sana emrettiğimde, hedefimi temin edip etmeyeceğini ve beni maksadıma ulaştırıp ulaştırmayacağını bir bilseydim!”

Köle bu sözler karşısında şöyle dedi: “Ey efendim! Köle efendisinin emri karşısında ne yapabilir? Allah’a and olsun ki, eğer kendimi ateşi atarak yanmamı veya kendimi suya atarak boğulmamı istesen, hoşnutluğunu kazanmak için bunları yaparım...”

Kıskanç komşu, kölesinin sözlerine çok sevindi, onu bağrına basarak yüzünden öpüp şöyle dedi:

“Ümit ediyorum ki, isteğimi yerine getirmeye layık olur ve beni arzuma kavuşturursun.”

Köle de şöyle dedi: “Benim mevlam! Tüm vücudumla hedefin uğrunda çalışmam için minnet et de beni kendi kastından haberdar et.”

Kıskanç köle sahibi de; “Şimdilik onun vakti yetişmemiştir.” dedi.

Bu olaydan bir yıl geçti. Bir gün efendisi onu çağırarak şöyle dedi:

“Ey köle! Ben seni şu iş için istiyordum: Falan

komşum çok büyük servete sahiptir; ben bundan dolayı çok rahatsızım! Onun öldürülmesini istiyorum.”

Köle, hazır bir memur gibi şöyle dedi: “Müsaade verin şimdi onu öldüreyim.”

Kıskanç köle sahibi şöyle dedi: “Hayır! Böyle olmasını istemiyorum. Çünkü onu öldürmeye gücünün yetmeyeceğinden korkuyorum. Onu öldürsen bile, beni katil bilerek onun yerine öldürürler. Ama şöyle bir plan tasarladım: Beni onun damının üzerinde öldür, böylece onu katil olarak yakalayıp kısas etsinler!”

Köle; “Bu nasıl bir iştir? Siz kendinizi öldürmekle ruhunuzun rahat olmasını mı istiyorsunuz? Üstelik siz bana oranla şefkatli babadan daha şefkatlisiniz.”

Kıskanç adam, kölesinin sözleri karşısında şöyle dedi: “Bu sözleri bir kenara bırak, ben seni bu iş için büyüttüm; emirimi yerine getirmedikçe senden razı olmam.”

Köle her ne kadar rica edip yalvardıysa da, kıskanç adam, bu çirkef fikrinden dönmedi; aksine çok ısrarla kölesini bu işi uygulamaya razı etti. Üç bin dirhem köleye vererek şöyle dedi: “Dediğim işi yaptıktan sonra, paraları al ve istediğin yere git.”

Kıskanç adam, ömrünün son gecesinde kölesine şöyle dedi: “Kendini senden istediğim iş için hazırla, gecenin son saatlerinde seni uyandıracağım.”

Kıskanç adam, gün doğmadan kölesini uykudan uyandırdı, ona bir bıçak vererek birlikte komşularının damı üzerine çıktılar; orada kıbleye doğru yatarak kölesine; “Çabuk ol işi tamamla” dedi.

Köle de mecburi olarak bıçağı, efendisinin boğazına dayayıp başını bedeninden ayırdı. Köle efendisini, kan içerisinde çırpınır bir halde bırakıp evine giderek yatağında yattı.

O gecenin sabahı, kıskanç adamın ailesi onu aramaya başladılar; akşama yakın, onun cesedini kana boyanmış bir halde komşularının damının üzerinde buldular. Ölen kıskanç adamın ailesi mahallenin büyüklerini oraya topladılar; onlar da o olaya şahit oldular.

Bu olayın haberi Musa Hadi’ye yetişti. Halife, maktulün komşusu olan zengin adamı çağırtıp ondan bir takım sorular sordu, o da olaydan hiçbir haberi olmadığını söyledi. Halife, onun hapse atılmasını emretti. Köle de bu fırsattan yararlanarak İsfahan’a kaçtı. Tesadüfen İsfahan’da, hapse atılan zengin adamın akrabalarında biri, ordunun aylığını ödeme sorumlusu idi. Köleyi görür görmez, kölenin efendisinin öldürülme olayından haberi olduğundan dolayı olayın mahiyetinin ne olduğunu ondan sordu.

Köle de macerayı, azaltıp çoğaltmaksızın olduğu gibi ona anlattı. O da birkaç kişiyi kölenin sözlerine şahit tuttuktan sonra onu halifenin yanına gönderdi. Köle de orada, hikayeyi baştan sona nakletti. Halife, kölenin sözlerini duyunca, Olay karşısında hayretler içerisinde kaldı. Daha

sonra köleyle hapisteki zengin adamın serbest bırakılmalarını emretti.[1]

 

[1] - Bihar, c. 73, s. 259.